Veri ne demek makale ?

Balk

Global Mod
Global Mod
Veri Ne Demek? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Adalet Bağlamında Bir Düşünce Yolculuğu

Selam dostlar,

Bugün sizlerle üzerine düşündükçe derinleşen bir kavramı konuşmak istiyorum: veri.

Kulağa teknik, belki de biraz soğuk bir kelime gibi geliyor, değil mi?

Ama aslında veri, insanlığın yeni hikâyesi. Günümüzde neredeyse her şey — duygularımız, seçimlerimiz, kimliklerimiz, hatta inançlarımız bile — veri olarak ölçülüyor, sınıflandırılıyor, analiz ediliyor.

Peki bu süreçte insan nereye gidiyor?

Veri yalnızca bilgi mi, yoksa toplumsal gücün yeni biçimi mi?

İşte bu yazıda, veriyi toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet pencerelerinden ele alalım istiyorum. Çünkü verinin nasıl toplandığı, kimin elinde olduğu ve neye hizmet ettiği, sadece teknolojik değil, etik ve insani bir mesele.

---

Veri: Bilginin Ötesinde Bir Güç

“Veri” kelimesi, Latince “datum” yani verilmiş şey anlamına gelir. Yani veri, aslında insanın dünyayı anlamlandırma çabasında topladığı izlerdir.

Ancak modern çağda veri, sadece bilginin kaynağı olmaktan çıktı; iktidarın da biçimi haline geldi.

Ekonomiden siyasete, eğitimden adalet sistemine kadar her şey veriyle ölçülüyor.

Veri, artık sadece “ne oluyor” sorusuna değil, “kimin başına geliyor” sorusuna da cevap veriyor.

Bu noktada, veriyle uğraşmak nötr bir eylem olmaktan çıkıyor.

Çünkü hangi verinin toplanacağına, nasıl yorumlanacağına ve hangi seslerin duyulacağına karar veren sistemler — çoğu zaman farkında olmadan — güç ilişkilerini yeniden üretiyor.

---

Verinin Toplumsal Cinsiyeti: Kadınlar Nerede Görünmez Kılınıyor?

Feminist araştırmacılar, özellikle son on yılda “verinin cinsiyeti” kavramını gündeme getirdi.

Yani veriler de tıpkı toplumlar gibi cinsiyetlidir.

Nasıl mı?

Çünkü veriyi toplayan, kategorize eden, analiz eden sistemler çoğunlukla erkek egemen bir bakış açısı tarafından tasarlanıyor.

Örneğin:

- Kadınların tıp araştırmalarında uzun süre denek olarak dışlanması,

- Yapay zekâ modellerinin kadınları ev içi rollerle, erkekleri liderlikle ilişkilendirmesi,

- Kadınların iş gücündeki görünmez emeğinin ekonomik verilere yansımaması…

Bunların her biri, “veri boşlukları” dediğimiz alanları oluşturuyor.

Yani kadınlar, sadece toplumsal olarak değil, istatistiksel olarak da görünmez hale geliyor.

Bu durumun sonucu ne?

Politikalar, bütçeler, sağlık hizmetleri ya da iş modelleri erkek normuna göre şekilleniyor.

Böylece veri, tarafsız bir bilgi değil; eşitsizliğin yeniden üreticisi oluyor.

---

Erkeklerin Analitik Yaklaşımı, Kadınların Empatik Görüşü

Toplumsal cinsiyet rolleri, veriye yaklaşım biçimimizi de etkiliyor.

Birçok araştırma, erkeklerin genellikle stratejik, sonuç odaklı ve sistematik bir veri anlayışına sahip olduğunu gösteriyor.

Onlar için veri, “problemi çözmek” için bir araçtır.

Yani bir denklemi kurar, analiz eder, çözümü bulur.

Kadınlar ise genellikle veriye insani, ilişkisel ve empatik bir pencereden bakar.

Bir verinin ardındaki hikâyeyi, o sayının temsil ettiği yaşamı merak ederler.

Mesela “%60 işsizlik” demek, sadece bir oran değildir; o oranın arkasında duran insanların duygularını, umutlarını ve kırılganlıklarını da içerir.

Aslında bu iki yaklaşım birbirine muhtaçtır.

Çünkü veriyi doğru okumak, hem mantığı hem vicdanı birlikte kullanmayı gerektirir.

Sadece algoritmalarla değil, adalet duygusuyla da ölçmek gerekir.

---

Çeşitlilik Perspektifi: Kimin Verisi Kıymetli Sayılıyor?

Dünya nüfusunun büyük bir kısmı, hâlâ dijital dünyada veri üreticisi olarak bile temsil edilmiyor.

Afrika kıtasındaki internet erişim oranları düşük olduğu için, Afrika insanı yapay zekâ veritabanlarında çok az yer alıyor.

Bu da algoritmaların, “dünyayı kimlerin gözünden gördüğünü” belirliyor.

Benzer şekilde, LGBTİ+ bireylerin deneyimleri çoğu zaman veri setlerinde “anonim” ya da “istisna” kategorisine itiliyor.

Engelli bireylerin günlük yaşam pratikleri, veri toplama yöntemleri arasında neredeyse yok sayılıyor.

Oysa veri sadece “çoğunluğun sesi” olmamalı.

Gerçek bir çeşitlilik, azınlıkların da veriye dönüştürülmesiyle sağlanabilir.

Yani toplumsal adaletin dijital formu, temsil adaletidir.

---

Sosyal Adalet ve Veri Etiği: Sayılar Vicdan Taşır mı?

Veri bilimi, etik olmadan eksiktir.

Bir veriyi toplarken sormalıyız:

> “Bu veriyi kim için topluyorum?”

> “Kime faydası olacak, kime zararı dokunabilir?”

Adalet, sadece sonuçta değil, sürecin her aşamasında yer almalı.

Örneğin, yapay zekâ sistemlerinin kadınlara karşı önyargılı işe alım kararları verdiği kanıtlandı.

Çünkü sistem, geçmiş verilerden öğrenmişti — ve geçmişte zaten erkeklerin tercih edildiği bir düzen vardı.

Yani veri, adaletsizliğin hafızasını taşıyordu.

Oysa veriyi adil kılmak için, onu sadece nicel değil nitel olarak da okumak gerekir.

Bir sayıyı anlamlandırmadan önce, o sayının temsil ettiği insanlara kulak vermek gerekir.

---

Geleceğe Bakış: Empatik Teknoloji Mümkün mü?

Peki gelecekte veriyle nasıl bir ilişki kuracağız?

Belki de insanlığın önündeki en büyük meydan okuma bu:

Empatik teknoloji.

Yani veriyi sadece akılla değil, kalple de kullanabilen sistemler.

Bir yapay zekânın “doğru” kararı verirken, toplumsal etkisini de hesaba kattığı bir dünya mümkün olabilir mi?

Kadınların sezgisel adalet duygusu, erkeklerin sistematik düşünme becerisiyle birleşse; hem etik hem etkili algoritmalar üretilebilir mi?

Bu sorular sadece mühendisleri değil, hepimizi ilgilendiriyor.

Çünkü hepimiz veri üretiyoruz, hepimiz bu hikâyenin parçasıyız.

---

Sonuç: Veri İnsan Olmadan Eksiktir

Veri, insanlığın yeni dili. Ama bu dil, sadece kodlardan değil, duygulardan, eşitlikten ve farkındalıktan da oluşmalı.

Veri ne demek sorusunun cevabı artık sadece “bilgi” değil.

Veri, insanın görünürlük hakkıdır.

Kimin hikâyesinin kayda geçtiği, kimin sesinin duyulduğu, kimin yok sayıldığı meselesidir.

O yüzden asıl mesele veriyi toplamak değil, adilce temsil etmek.

Veri, eğer insanı anlatmıyorsa, eksiktir.

Eğer çeşitliliği yansıtmıyorsa, yanıltıcıdır.

Ve eğer adaleti gözetmiyorsa, insanlığa hizmet etmiyordur.

---

Peki siz ne düşünüyorsunuz forumdaşlar?

Veri dediğimiz şey gerçekten tarafsız olabilir mi?

Yoksa her veri, bir bakış açısının sessiz yansıması mı?

Kadınların empatik sezgileriyle, erkeklerin analitik zekâsı birleşirse…

Belki de insanlığın en adil verisini birlikte yazabiliriz, ne dersiniz?